7 Aralık 2009 Pazartesi

Google Sidewiki

Google yepyeni bir hizmet başladı. Eğer google araç çubuğuna sahipseniz, araç çubuğundan sidewiki barını seçip sol tarafta açılan bilgi penceresinde google hesabınızla giriş yapıp, o an gezmekte olduğunuz internet sayfası ile ilgili yorum yapabilirsiniz. Böylece daha sonra bu sayfaya giren kişi veya kişiler tarafından, istenilmesi takdirinde, yorumunuz okunarak sayfa hakkında diğer kullanıcıların görüşlerine ulaşmalarına imkan sağlamaktadır.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Google arama çubuğunuz mu küçüldü? Çözüm var...

Şimdiye kadar olan formatın dışında kalarak kelime analizi yapmayacağım. Ama yine de 'google' kelimesinin anlamını paylaşayım. Google, 1 üzeri 100 sayısının karşılığı olan gogol veya googol'dan gelir. Matematiksel bir olaydır.
Her neyse, diyelim ki İnternet Explorer 8 yüklediniz. (IE 8) Google'ye girdiniz ve baktınız ki ufacık ufacık arama kutusu veya çubuğu, (adı herneyse) karşınızda. Küçük küçük yazılar, hiç bir şey okunmuyor.
Bunun olmasının sebebi muhtemel olarak kullandığınız temadandır. Burada ister orjinal windows temanıza geri dönebilir -biliyorum bunu istemiyorsunuz- isterseniz de diğer yöntemi deneyebilirsiniz.

Araçlar-İnternet Seçenekleri-Gelişmiş'e gelin ve aşağılardaki Web sayfalarında düğme ve denetimlerdeki görsel stilleri etkinleştir tikini kaldırın. Hayırlı olsun...

Babaannemin supanglesi... Boru değil, geleneksel lezzet...

Supangle, bir diğer deyişle sup. (Kısa oluşu nedeniyle tercih sebebidir.)
Aslen Fransızca olan soupe-anglaise'den gelir. Soupe, Fransızca'da 'çorba' demektir. Anglaise kelimesi ise yine Fransızca İngiliz demektir. Yani ortaya çıkan anlam, 'İngiliz çorbası'dır... Aslında bu kelime öbeği köken olarak İtalyanca'dan Fransızca'ya geçmiş olabilir. (Ancak coğrafi konum tersini göstermektedir.)
Efenim, bu İngiliz çorbası İngiltere'nin geleneksel tatlısı olduğundan mıdır nedir, babaannelerin bu tatlıyı çok iyi yaptığına dair reklamlar döner oldu aptal kutusunda. Reklam gereği, çocuklar eve girer ve supanglenin kokusunu alıp -ki supangle öyle misk-i amber gibi kokan bir şey değildir- şaşırmış bir edayla soruyorlar, 'Aaa, babaannem mi geldi?' 
Tamam Dr. Ötker, (Oetker) bu senin ülkende fazlasıyla mümkündür. Ancak, bizde babaanneler supangle yapmayı değil, demeyi bile bilmez. Ben babaanneme gidip;
'Babaanne bana supangle yapar mısın?' diye sorsam, yeşilçamdan çıkma bir edayla 'O ne ki yavrum' olacaktır cevabı... Supangle Allâhümme ve bihamdike.... tadında bişey de mümkündür aslında. Hatta, ağzı bozuk bir babaanne;
'Ha s*tt*r ordan sugampleymiş, itin dölü böyümüş de kafa buluyo benlen' gibi kelimelerle paylayabilir. Hâlbuki burada istekte bulunurken bünyedeki niyet çok saftır.
Bir de reklamın sonuna 'Dr. Ötker'den geleneksel tatlılar' demişler ki, YUUUH dedirtecek cinsten.
Halbuki ben bizim geleneksel lezzetimiz olan pizzanın, yine Anadolu'dan gelen suşhilisini çok severdim. Madem yapacaklar bunu yapsalardı yaa.. Yanına bir de lazanya(!)
Yakışmadı Ötker kardiş...
(Pakete de yazmışlar geleneksel lezzet diye, bir kez daha, Congratulationsé!)

"Ayrıca web sitelerinde de Supangleyi Türk tatlıları arasında göstermişler... Ya bilmediğimiz bir şeyler var, ya da harbiden bizim doktor coşmuş bir kere...
Yok artık cidden!"


Bahsi geçen reklam filmini bu adresten izleyebilirsiniz.

Yumurtlayanların Folluk Psikolojisi

Efenim, yaptığım araştırmalar gösteriyor ki, bu tavuk milleti aynı yere yumurtlamaktan keyif duyuyor. Folluk kelimesi, aslını Rumca olan 'Fol' kelimesinden alır ki bu, Türkçe'den -luk yapım eki ile evrimini tamamlar. Folluk kelimesi bölgesel olarak 'Fol' kelimesinin yerini karşılamaktadır. Aslında folluk, tavukların yumurtlaması için hazırlanmış yer anlamındadır. Fol ise bu yere konulan yumurta veya tavuğun (yumurtlayanın) yumurta zannedeceği, yine yumurta benzeri geometrik yapıya sahip cisimdir.

Yine etimolojik bir incelemeden sonra olaya dönelim;
İlginçtir bu tavuk hayvanının her zaman aynı yere yumurtlaması. Kendine seçtiği yere yumurtlayan tavuk, diğer tavukları da buraya yaklaştırmaz.
Özellikle 'gülük' (Karadeniz'e özgü bir kelime; civciv sahibi olma isteğiyle tavuğun ortada dolaştığı dönemdir:) ) zamanlarında tavukların folluklarına konulan yumurtalar (7-8) tavuk tarafından sahiplenilir. Aslında çoğu kendi yumurtası bile değildir. Sırf follukları yüzünde başka tavukların yumurtalarına annelik ederler.
Aslında değinmek istediğim konu farklıydı ama, unuttum sanırım:)
Hafızamdaki problemleri çözüp 'dönücem' size...
Hoşçakalın

4 Eylül 2009 Cuma

Ederlezi... Bildiğin hıdırellez...

Hıdırellez... Hiç düşündünüz mü ne demektir diye?

Nevruz ve hıdrellez baharın gelişinin kutlandığı günler olmasına rağmen köken olarak kesinlikle farklıdır. Hıdırellez, İslam coğrafyasında kabul görmüş, daha çok Türkiye'de kutlanılan bayramdır. İslam ile ilişkisi de Hızır ve İlyas peyamberlerin her yıl Mayıs ayının 6. gününde buluştuğuna olan inançtır. Bilmezsiniz belki ama, gül ağaçlarının dibine bırakılan emzikler, oyuncaklar, boş cüzdanlar, bağlanan çaputlar Hızır'ın (as) bereket saçtığına, yaklaştığı her şeyi, dokunduğu her şeyi bolluk içinde bıraktığına olan inançtandır.
Aynı zamanda hızır ölümsüz olarak islami coğrafyada kabul edilir.

Nevruz ise kelime kökeni olarak Eski Farsça olan Nava-Rezanh'dan (yeni gün) gelir.Nava kelimesi,  Osmanlı'da kullanılan 'Nev', bugün ingilizcedeki 'New', Almanca'daki 'Neu', İspanyolca'daki 'Nuevo', İtalyanca'daki 'Nuovo' gibi aynı kökenden gelen kelimelerdir. Rezanh ise Farsça olan 'Ruz' kelimesinin
ilk halidir. (Günümüzde Farsça'da söyleniş değişmiş, Ruz şeklini almıştır.) Rezanh kelimesi gün anlamına gelmekle birlikte, kökeni 'Leuk' kelimesinden gelir. (Okunuşu 'ruç' şeklindedir.) Bugün pek çok dilde bu kelimenin yansımaları vardır. (Örn; En: Light; Latince Lux; Yunanca Leukos, Ermenice'de Luy şeklinde kullanılır.) Ayrıca ülkemizde de yöresel olarak tüplerin üstüne takılan, ışık kaynağına Löküs (Karadeniz), Lüküs (Doğu Anadolu), Lüks (Marmara, Ege) gibi kelimeler verilmiştir.

Lafı dolandırıp, allandırıp, pullandırıp gediğine koyamayacağım için üzgünüm.
Ederlezi... Çingeneler zamanı filmini izlediyseniz duyduğunuz bir kelimedir. Bir kaç gündür bir dostumun tavsiyesi ile bu filmin müziklerinden birisi olan, Goran Bregoviç'in eseri, aynı isimdeki şarkıyı dinliyorum. Nasıl güzel, nasıl güzel anlatamam. 'Roman damarı' bu olsa gerek dedirtecek cinsten... Damarlarımdan içime sızıyor her farklı seste. Bu arada Ederlezi, Hıdırellez demektir, konunun girişi burdan geliyor :)

Güzel bir bayan sesinden ilahiselleşen bir şarkı. Tavsiyemdir... İnternette pek çok türevi olan bu şarkının ben beğendiğim bir solosunu paylaşmak istiyorum...

25 Ağustos 2009 Salı

Ay Çiçeğinin Bahtsızlığı...

Nasıl bir şanssızlıktır bu ayçiçeğinin yaşadıkları?
Güneşe bu kadar benzemesine rağmen neden bu güzel ayçiçeği deriz hiç düşündünüz mü? Sapsarı renkleri, kocaman yaprakları ile küçükken resim yaptığımız kağıtların sol üst köşesine yaptığımız güneşlere benzemez mi sizce de?
Üstelik bu çiçek güneşe aşıktır da. Güneş doğunca başını ona çevirir, güneş batana kadar onunla beraber dönüp durur onu görmek için. Sırf bu yüzden bazı yerlerde 'güne bakan' derler, ki bu tam işinin karşılığııdır...

Güneşine böylesine aşık bir bitkiye Ay Çiçeği demek ne kadar saçmadır. Bence, kesin onların aşkını kıskananlar koydu ona bu ismi...
' Bu çiçeği kendine aşık sanan güneş de Ay ile adı çıkan çiçeği sırf bu yüzden yakıp kavurur belki de.'